Asrın afetini yaşadığımız şu günlerde el birliğiyle toparlanmaya, yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Pek çok il koordinatörü arkadaşımız, Vakıf gönüllümüz ve Hayrat Yardım Derneğimizle çalışmalara destek veriyoruz. Rabbimiz, vefat eden Vakıf gönüllüsü ve diğer tüm kardeşlerimize rahmet eylesin. Rahmetiyle muamele eylesin. Ahiretlerini güzel eylesin.

Yaralılarımıza hayırlı, acil şifalar versin.

Depremle birlikte maddi hasarlar oluştuğu gibi, manevi hasarlar da oluştu. Vefatlardan gelen üzüntüler canlarımızı yaktı. Avrupa Vakıf koordinatörümüz Mehmet Köroğlu da evladını sahibine teslim edenlerden birisiydi. Karşılaştığı hadise ve ardından yaşadığı iman dersini istifadeye medar ve teselli olması temennisiyle paylaşıyoruz.

Malik ve Sahib-i Hakiki olan Rabbimiz cümle anne babalara sabır ve sebatlar versin. Cümlesinin evlatlarını, ahirette kendilerine şefaatçi olmak ve cennet yurdunda ebedi olarak kavuşmakla nimetlendirsin.

Rabbim Bize Bir Gül Emanet Edip 6 Sene Koklattı

(Ahmet’imizin Hikayesi)

Mehmet Köroğlu

Ahmet’imiz karne tatili dolayısıyla Almanya’dan memlekete, annesiyle birlikte aile ziyaretine gelmiş, depreme Hatay’da dedesinin evinde yakalanmıştı.

Haberi alır almaz, oğlum ve hanımım başta olmak üzere, iki kuzeni, dedesi ve ninesini enkazdan çıkarmak için Almanya’dan geldim. Ahmet’i 36 saat sonra, annesini ise 37 saat sonra enkazdan sağ olarak çıkardık, elhamdülillah.

Hemen ilk müdahaleleri yapıldı hastanede, ardından da önce Ahmet, sonra annesi ve peyderpey diğerleri Adana şehir hastanesine sevk edildiler. Ambulanslara refakatçi almadılar. Adana’ya kendi imkanlarımız ile sonradan gittik.

Annesi Seyhan Devlet hastanesine yerleştirilmişti, Ahmet ise Adana şehir hastanesine…

Ertesi günü telefonla annesine ulaştım. “Önce Oğlumuzu ziyaret et, ahvalini öğren, öyle gel. Ondan haber almadan buraya gelme” dedi.

Ahmet’imizden geç de olsa haber aldım. Fakat ne çare ki Gül Ahmet’imizin bu arada vefat etmiş olduğunu öğrendim. Morga gidip teşhisini yaptım. Ciğerparemizin kalbi dayanamayıp sonunda durmuş. İç kanama, muhtelif yerlerindeki ezik, kırık ve yaralanmalar vefatına sebep olmuş.

Zor bir olay yaşamıştım. Daha zor olanı, kendisi de depremden sağ kurtulsa da ağır yaraları ile yoğun bakımda yatan annesine söylemekti. Bu haber, oturmaya bile mecali olmayan bir anne için elbette kolay olmayacaktı. Enkaz altında geçen 36 saat boyunca anne oğul sohbet etmişlerdi. Annesi enkazdan, önce evladının çıkmasını istemişti…

Morgda teşhis işlemi bittikten sonra Seyhan Devlet Hastanesine gittim. Hanımıma konuyu açtım. Her anne gibi o da bir anne sonuçta… Önce ölüm haberini kabullenmekte zorlandı. “Hayır, o ölmüş olamaz, onu kendi ellerimle kurtarmıştım, belki ona benzeyen bir başkasıdır” tarzı konuşmalar oldu. Ben de buna binaen şu hakikatleri paylaştım. Annesini teskin ettiği gibi babasını da ve daha birçok babayı da teskin etti.

Bak hanım!

Ahmet’imizi Allah yarattı, bize satmadı, hediye de etmedi. Bir süreliğine emanet etti.

Biz süreyi bilmeyince hep elimizde kalacak vehmettik, ama süre bu kadar imiş…

Velhasıl bugün Sahibi emanetini almayı irade etmiş.

Biraz sakinleşti. “İnşallah ağzımdan dikkatsiz bir cümle çıkmamıştır, ben Allah’ın takdirine elbette itirazım olmaz, veren de O alan da O” dedi.

Bunlara ilaveten hanıma şunları söyledim.

Başkası alacak olsa itiraz ederdim, ama sahibi isteyince ne diyeyim.

Kendime ait bir mülkü yabancı birisi almaya çalışsa direnirdim. Ama el değil de sahibi isteyince ne denir?

“Yok” dedi. “Ben kaderin takdirine razıyım, asla itirazım olmaz…”

Şu ifadeler ile devam ettim.

Rabbim bize bir gül emanet edip 6 sene koklattı…

6 senenin her anı için binler şükür borçluyum…

Devamı inşallah cennette…

İki saat kadar bu minvalde sohbet ettik. Sonunda öyle bir sekinet ve ferahlık geldi ki, adeta “Ahmet’imiz kendini kurtardı, ne mutlu ona!” dedik. “Hem kim bilir, anne babasının da kurtulmasına vesile olabilecek şekilde masum ve manen şehid hükmünde gitti. Kurtulabilirsek ne mutlu bize” diyerek sohbetimizi tamamladık.

Evladımızın tatlı hallerini hatırladıkça haliyle gözümüz yaşarıyor. Üzüntü ile içimize bir kasavet çökecek iken, Kur’an- Kerim ve Peygamberimiz (sav)’den aldığımız dersle başta Allaha ve ahirete iman olmak üzere, Risale-i Nur’dan aldığımız muhtelif iman hakikatleri içimizde parlıyor, kasavetin içimize yayılmasına meydan vermiyor.

Elhamdülillah…