Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) üyeleri Vakfımızı ziyaret etti. Ziyarette Mehmet Alacacı, Mustafa Şimşek, Yaşar Şadoğlu, Mustafa Yağmur, Avni Çebi ve İbrahim Balcıoğlu Beyler hazır bulundular.

İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreteri Av. Ali Kurt ve Hayrat İnsani Yardım Derneği Başkanı Av. Hakkı Aygün de yapılan çalışmalar hakkında değerlendirme ve bilgilendirme yaptılar.

Hayrat Vakfı Başkan Yardımcısı Ahmed Semiz ve mütevelli heyet üyeleri ev sahipliğinde gerçekleşen ziyarette, Vakfın faaliyetleri hakkında sunum yapıldı. Türkiye ve dünya çapında yapılan İslami ve imani çalışmaların durumu ve neler yapılması gerektiği gibi konuların da paylaşıldığı ziyaret yemekle devam etti.

Yemeğin akabinde bir çatı kuruluş olan TGTV’nin misyonuna katkı sağlamak ve birliğin anlamını kuvvetlendirmek gayesiyle Risale-i Nur Külliyatı 20. Lem’a Risalesinden aşağıdaki bölüm okundu.

 Ehl-i dalâletin zilletindendir ittifakları. Ehl-i hidayetin izzetindendir ihtilâfları

Yani ehl-i gaflet olan ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet, hak ve hakikate istinat etmedikleri için zayıf ve zelildirler. Tezellül için, kuvvet almaya muhtaçtırlar.

Bu ihtiyaç için de başkasının muavenet ve ittifakına samimi yapışır. Hatta meslekleri dalâlet ise de, yine ittifakı muhafaza ederler. Âdeta o haksızlıkta bir hakperestlik, o dalâlette bir ihlâs, o dinsizlikte dinsizdârâne bir taassub ve o nifakta bir vifâk yaparlar ve muvaffak olurlar.

Çünki samîmî bir ihlâs, şerde dahi olsa, neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.

Ama ehl-i hidayet ve diyanet; ve ehl-i ilim ve tarikat, hak ve hakikate istinad ettikleri için ve her biri bizzat tarik-i hakta yalnız Rabbisini düşünüp, tevfikine itimat ederek gittiklerinden, manen o meslekten gelen izzetleri var.

Zaaf hissettiği vakit; insanların yerine, Rabbisine müracaat eder, meded ondan ister.

Ve meşreblerin ihtilâfıyla, zahir meşrebine muhalif olana karşı muavenet ihtiyacını tam hissetmez, ittifaka ihtiyacını göremez.

Belki hodgâmlık ve emniyet varsa; kendini haklı, muhalifini haksız tevehhüm ederek, ittifak ve muhabbet yerine, ihtilâf ve rekabet ortaya girer. İhlâsı kaçırır, vazifesi zîr u zeber olur.

İşte bu müthiş sebebin verdiği vahim neticeleri görmemenin yegâne çaresi, dokuz emirdir.

1-      Müsbet hareket etmektir. Yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkaların tenkisi, onun fikrine ve ameline müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.

2-      Dâire-i İslâmiyet içinde hangi meşrebde olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok râbıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp, ittifak etmek.

3-      Haklı her meslek sâhibinin başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı: “Mesleğim haktır” yahud “Daha güzeldir” diyebilir. Yoksa başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden, “Hak, yalnız benim mesleğimdir” veyahud “Güzel, benim meşrebimdir” diyemez, olan insaf düsturunu rehber etmek.

4-      Ehl-i hakla ittifak etmek, tevfîk-i İlâhînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmek.

5-      Hem ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı manevinin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı maneviye karşı en kuvvetli ferdi olan mukavemetin mağlup düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifakla bir şahs-ı manevi çıkarıp, o müdhiş şahs-ı manevi-i dalâlete karşı, hakkaniyeti muhafaza ettirmek.

6-      Hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için nefsini,

7-      Ve enaniyetini,

8-      Ve yanlış düşündüğü izzetini,

9-      Ehemmiyetsiz rekabetkârâne hissiyatını terk etmekle ihlâsı kazanır, vazifesini hakkıyla ifa eder.

Geniş bilgi için: http://kulliyat.risaleonline.com/#!lemalar/yirminci-lema

FOTOĞRAFLAR: